AVRUPA BİRLİĞİ ADALET DİVANI’NDAN TÜRKLERE VATANDAŞLIK KONUSUNDA KARAR

Avrupa Birliği bünyesindeki en yüksek yargı mercii olan Avrupa Adalet Divanı, yeniden Türk vatandaşlığına başvurduğu için Alman vatandaşlığını kaybeden beş Türk’ün açmış olduğu davada kararını açıklamıştır. Türkiye’den Almanya’ya göç eden ve Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde yaşayan beş kişi, 1999 yılında Alman yasaları gereğince, Türk vatandaşlığından ayrılarak Alman vatandaşlığına geçmiştir. Bir zaman sonra yeniden Türk vatandaşlığına başvuran beş genç, yine yasalar gereğince Alman vatandaşlığını kaybetmesi üzerine yargı yoluna başvurmuştur. Alman mahkemesi ise davacıların Alman vatandaşlığının yanı sıra Avrupa Birliği içinde serbest dolaşım ve ikamet gibi Avrupa Birliği vatandaşlık haklarını da kaybetmeleri nedeniyle görüş bildirmesi için konuyu Avrupa Adalet Divanı'na havale etmiştir.

Alman yasalarına göre çifte vatandaşlığın istisnai olduğu görülmüştür. Bu nedenle Türk vatandaşlığına geçen kimsenin otomatik olarak Alman vatandaşlığını kaybettiği düzenlemektedir. Divan verdiği karar ile Avrupa Birliği üyesi olmayan bir devletin vatandaşlığına gönüllü olarak geçen bir kişinin Alman vatandaşlığına kaybedebileceğine dair Alman hukukunda yer alan düzenlemenin Avrupa Birliği hukukuna aykırı olmadığına kanaat getirmiştir. Aynı zamanda verilen kararda Avrupa Birliği vatandaşlık haklarının da kaybedilebileceğinin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.


TÜRK PATENT VE MARKA KURUMUNCA 2024 YILINDA UYGULANACAK ÜCRET TARİFESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ

24.04.2024 tarihli Resmi Gazete’de Türk Patent ve Marka Kurumunca 2024 yılında uygulanacak ücret tarifesine ilişkin Tebliğ yayımlanmıştır. Yapılan güncellemeye göre dikkat çeken tutarlar; 

-Tek sınıflı marka başvuru ücreti 1630 Türk Lirası,

-Marka tescil ücreti 4020 Türk Lirası,

-Marka tescil belgesi düzenleme işlemi 1670 Türk Lirası,

-Yayımlanan marka başvurularına itiraz ücreti 640 Türk Lirası,

-Marka yenileme ücreti 5010 Türk Lirası,

-Patent başvuru ücreti 360 Türk Lirası,

-Tasarım tescil başvuru ücreti 1200 Türk Lirası,

olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte Türk Patent ve Marka Kurumunca belirlenen diğer tutarlar da değiştirilmiştir.

 Aynı zamanda söz konusu Tebliğ ile en son 2023 yılına ilişkin ücret tarifesi yürürlükten kaldırılmıştır.
 

KİŞİSEL VERİLERİ KORUNMA KURUMU’NA YAPILAN TAAHHÜTNAME BAŞVURU HAKKINDA DUYURU 

Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na Almanya merkezli bir elektronik ve mühedislik firması hakkında, 15.02.2024 tarihinde yapılan taahhütname başvuru hakkında karar verilmiştir. Başvurunun içeriği, firmanın yurtdışına kişisel veri aktarımı yapması hususundadır. Başvuru sonucunda Kurul, firmanın yaptığı işlemlerde usule ve esasa aykırı herhangi bir değişiklik görmemiş ve Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun’un 9. Maddesinin 2. Fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirmiştir. İlgili madde “…Kişisel veriler, 5 inci maddenin ikinci fıkrası ile 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı ve kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede;

a) Yeterli korumanın bulunması,

b) Yeterli korumanın bulunmaması durumunda Türkiye’deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve Kurulun izninin bulunması, 

kaydıyla ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın yurt dışına aktarılabilir.” şeklindedir. Bu nedenle 02.05.2024 tarihinde Kurul tarafından söz konusu veri aktarımına izin verilmiştir.

 

REKABET KURUMUNUN SATIŞ VE DAĞITIM ŞİRKETİ HAKKINDAKİ SORUŞTURMASI

Hızlı tüketim malları sektöründe pil tedarikçisi olarak faaliyet gösteren bir şirket hakkında 07.09.2023 tarihinde başlatılan soruşturma, Kurumca karara bağlanmıştır. Yürütülen soruşturmada firmanın, alıcılarının yeniden satış fiyatını belirlemek ve alıcıların satış yapacakları bölgeleri ve müşterilerini kısıtlamak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. Maddesini ihlal edip etmediğinin tespiti yapılmıştır. Söz konusu Kanunun 4. Maddesi; Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” şeklindedir.

Yeniden satış fiyatının belirlenmesi üretim ve dağıtım zincirinin farklı seviyelerindeki teşebbüslerin ürünün satışı için minimum, sabit ve maksimum bir fiyat üzerinde yaptıkları anlaşmaları ifade etmektedir. Kurul, yeniden satış fiyatının belirlenmesine yönelik etki değerlendirmesinde, iddia edilen yeniden satış fiyatının belirleme uygulamasının müşteriler ve tüketiciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini analiz etmiştir. Yeniden satış fiyatının belirlenmesi eylemi doğrudan marka içi rekabeti ortadan kaldırmaya yönelik bir sınırlamadır. Tüketicinin karşı karşıya olduğu fiyatın yükseltilmesine yönelik bu kısıtlama marka içi rekabette yüksek boyutta tahribata neden olabilecek niteliktedir.

Açıklanan nedenler ışığında, pil dağıtım tedarikçisi olarak faaliyet gösteren firmaya yönelik soruşturmada; alıcılarının yeniden satış fiyatını belirlemeye yönelik uygulamaları bakımından uzlaşma ile, bölge ve internet satış kısıtlaması ile rekabet etmeme yükümlülüğü iddiaları bakımından taahhüt ile sonlandırılmasına karar verilmiştir.

YARGITAY’IN TAZMİNAT HAKKINDA KARARI

Davacı, maddi hasara uğraması ve aracında değer kaybı oluşması nedeniyle 5.000 Türk Lirası değerinde zararının davalılardan tahsili için İlk Derece Mahkemesi’ne başvurmuştur. Söz konusu uyuşmazlık meydana gelen değer kaybının tazmini talebine ilişkindir. Davalılar ise cevap dilekçesinde, davacının aracında meydana gelen hasarın söz konusu sigorta şirketi tarafından ödendiğini ve bununla birlikte davalıya değer kaybı tazminatı olarak da 2.012 TL tazminat ödendiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte davacının, zararını sigorta şirketinden tazmin edebilecekken sigorta şirketi aleyhine ticaret mahkemesinde açmış olduğu davada hukuki yarar bulunmadığı, fahiş ortamda aracın değer kaybettiğini söylemenin mümkün olmadığını ve tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Bunun üzerine ise İlk Derece Mahkemesi ise davalı aleyhine karar vererek davacıya tazminatın verilmesine hükmetmiştir.

Davalı tarafından ise ticaret mahkemesi tarafından verilen karar uyarınca yapılan ödemenin müteselsil sorumlu olan araç maliki ve sürücüsünü borçtan kurtaracağı dikkate alınmadan, mükerrere ödemeye sebebiyet verecek ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğunu belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin yaptığı değerlendirmede; kazaya karışan aracın trafik sigortacısı ile eldeki davanın davalıları olan araç maliki ve sürücüsünün davacının zararından müteselsilen sorumlu olduğu kanısına varmıştır. Aynı zarar için müteselsilen sorumlu olanlardan herhangi birinin yapacağı ödemenin, diğer tüm müteselsil sorumluları da borçtan kurtaracağı; davacının iki ayrı tarzda iki ayrı hüküm elde ettiği dikkate alınmıştır. Aynı zamanda eldeki davada, ticaret mahkemesinde kurulan hüküm ve hüküm sonrası sigorta şirketince yapılan ödemenin dikkate alınmadan karar verildiğine kanaat getirmiştir. Açıklanan gerekçeler ile asliye ticaret mahkemesince verilen karar usul ve kanuna aykırı görülmekle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istemi kabul edilerek, kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmiştir.